Psikiyatrlar ve psikologların “deli doktoru” sözümden alınmayacaklarına adım gibi eminim. Çünkü onlar bile kendileri için bu yerleşik mizahi nitelemeyi kullanmaktan geri durmazlar.
Bu girizgâhı neden mi yaptım? Geçen hafta bir deli doktorunu delirttiğimiz ortaya çıktı da ondan.
Üsküdar’da bir hastanenin psikiyatri kliniğinde görevli Dr. O.K.K. önce hasta yakınlarına durup dururken biber gazı sıkıp, “Canım öyle istedi” dedi. Sonra hastanedekileri şaka yaparak (!) şok cihazıyla sarstı. Ardından kliniğe tabanca ile gelip, silahı onlara doğrulttu. Tutuklanan doktorun akıl sağlığının yerinde olmadığı ve tedavi gördüğü de ortaya çıktı.
Yahu bu haldeki bir doktor nasıl görevde tutulur? O hastanede “Bu adam bir gün başımıza iş açacak” deyip önlem alacak, hukuki ve idari yollara baş vuracak bir akıllı yok muydu?
Daha da vahimi, psikiyatr bu haldeyse hastaların hali nice olur?
İsveç Kralı nasıldemirbaşımız oldu?
Tarih TV’de Yusuf Eraslan’ın masalcı dedeler gibi son derece sempatik bir tarzda sunduğu İster İnan İster İnanma’da bu hafta
Demirbaş Şarl’ın ilginç hikayesini dinledim. Tarih kitaplarında ismi geçtiğinde “Bu adama niye Demirbaş demişler ki?” diye merak ettiğim zat-ı muhteremin öyküsü şöyleymiş meğer:
Rus Çarı Deli Pedro’ya mağlup olan Şarl o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bulunan bugünkü Moldova yakınlarındaki Bender’e sığınmış. İlk başlarda niyeti bir kaç gün konaklayıp nefeslenmekmiş. Ancak misafirlik uzayıp 5 yılı bulmuş. Malum, bir kralı maiyetiyle birlikte “krallara layık” ağırlamak o zamanlarda duraklama dönemine giren Osmanlı’ya ciddi bir yük olmaya başlamış. Bunun üzerine Kral’ın masrafları devlet bütçesindeki demirbaş kaleminden karşılanmaya başlanınca, adı da Demirbaş Şarl’a çıkmış. Ancak Kral’ın “Daha sonra altınla öderim” diyerek yörenin tüccarlarından aldığı borçlar ödenmeyince İstanbul’a çağırılıp oradan da devlet töreniyle ülkesine uğurlanmış. Yanına da burada tadına bakıp hayran kaldığı hindi dolması yapabilen iki aşçı vermeyi ihmal etmemiş bizimkiler…
Yollara solüsyonfıskiyesi
Japonlar büyük şehirlerde trafiği kar işkencesinden kurtaran sistemi çoktan bulmuşlar. Ana arterlere kanallar döşenerek fıskiyeler yerleştiriliyor. Kar yağışını algılayan sensörler, sıcak su ile karıştırılan buz çözücü solüsyonu fıskiyelerden fışkırtıyor ve yağış ne kadar fazla olsa da yollar hep açık kalıyor.
Koca tuz ve solüsyon kamyonlarını, ağır iş makinelerini şehrin yollarında sürekli mobil halde tutmak yerine bir kez para harcayıp yollara solüsyon fıskiyeleri yerleştirmek daha akılcı ve ekonomik değil mi?
Derbide goledoyabiliriz
Yarın büyük derbi günü. Öyleyse spor yazarı şapkamı kuşanıp, iki kelam etme vaktidir: Fenerbahçe’nin en büyük zaafı, eğer yine stoper mevkiinde oynatılırsa Amrabat olur. Özellikle hava toplarında yer tutma ve zamanlama hataları yapıyor. Tam da rakibi Osimhen’in istediği bir ortam yaratıyor.
Beraberliğe razı Galatasaray’ın handikapı ise refleks olarak geriye yaslanmak olacak. Bu da Fenerbahçe’ye çok başarılı olduğu hazırlık pasları şansını verecek. Sonuç: Bu maç gollü olur.
Gaf’let kürsüsü
Şanlıurfa’da çocuklarını damda çırılçıplak halde buz gibi suyla yıkayıp hortumla döven sözde babanın savunması: “Sürekli altına yapıyordu. Korkutmak için hortumla dövdüm.”
Zap’tiye
Derbiye yabancı hakem tayin edildi. Bizim hakemlerin yerinde olsam bu haftaki maçlara çıkmazdım!
Ne demiş?
“Geçenlerde hanıma inat önüme çıkan ilk kişi ile evlenmeye karar verdim. 75 kişi tarafından reddedilince dönüp hanımdan özür diledim. Büyüklük bende kalsın.” (Sosyal medyadan)
Haber Kaynak : SABAH.COM.TR
“Yayınlanan tüm haber ve diğer içerikler ile ilgili olarak yasal bildirimlerinizi bize iletişim sayfası üzerinden iletiniz. En kısa süre içerisinde bildirimlerinize geri dönüş sağlanılacaktır.”
GÜNDEM
24 Şubat 2025SPOR
24 Şubat 2025GÜNDEM
24 Şubat 2025SPOR
24 Şubat 2025SPOR
24 Şubat 2025GÜNDEM
24 Şubat 2025GÜNDEM
24 Şubat 2025